11 Şubat 2011 Cuma

Haydeee

Sever Türk milleti abartıyı,
ama abartmayın artık!
Hayır tamam kendi halinde istediğin muhabbeti yap bişey diyen yok.
Ama yaymayın,baymayın!

Mesela ben bıktım, baktığım heryerde 'olamaz mı,olabilir?' yazısını görmekten,
ilk gördüğümde dedim bu millet nerden duydu bu şarkıyı yıllardır bilinmeyen nasıl çıktı böyle ortaya.
Sevinmiştim, Bülent Ortaçgil dinliyor demek ki artık gençler dedim.
Meğer öyle değilmiş çok sonra fark ettim.
Üzüldüm.
Sevmem böyle iki dakikalık bir yerde görüpte birşeylere hayran olanları,
Eminim ki şarkıyı kimin yaptığını,kimin söylediğini o şarkıya filmde dinleyince hayran olan çoğu insan bilmiyor.
Yazık adamcağız üzülüyordur belkide şarkım ne hallere düştü diye.
Herneyse sinirlerimi bozuyor böyle şeyler,yılların şarkısı bu ve ben daha önce birçok arkadaşıma dinlettim kimse beğenmemişti,
filmden sonra 'hani beğenmiyordunuz' dedim.
'Bu adam daha iyi söylüyor' dedi bir tanesi,
ben de siktir dedim içimden tabi.
Durum böyle yani,biraz araştırın,öğrenin sonra böyle amele durumuna düşmeyin bence.

Sonracığıma 'Hayde bu memleketi terk edelum.'
Bir film daha var ,Cem Yılmaz 'Hayde gidelum' diyor.
Herkes bunuda beğenmiş,herkes bu şarkıyı söylüyor,aslında ne yalan söyleyim ben de bilmiyordum bu şarkıyı Kazım Koyuncu şarkılarını çok sevmeme rağmen.
Ama ben filmden duymadım,sıkıntımdan izdivaç programı izlerken orda birilerini söylemişti,bende merak ettim biraz araştırdım.
İlk önce Kazım Koyuncu'nun söylediğini buldum tabi film sonradan çıktı.
Hiç beğenmedim Cem Yılmaz'da hiç güzel söylemiyor bence.

Bu arada bu iki filmide izlemedim ben,konularını dahi bilmiyorum merakta etmiyorum sadece şarkıları nasıl söylüyorlar diye baktım.
Filmlere lafım yok,bişey diyemem.
Ama şarkılar böyle beğenilmesin,asıl sahipleri umursanmazken sadece o sahneler kalmasın akılda.
Heryere olamaz mı,olabilir yazmayın!
Hayde gidelum haydee demeyin.
Hanginiz gerçek sahiplerinden dinliyorsunuz ki bu şarkıları?
Sonrada boşuna emeğe saygı falan filan demeyin.
Asıl emeği olanları unutmayın.

Yazan: H. D. (NaletOlası)

10 Şubat 2011 Perşembe

Kapitalizmin oyunları bunlar...

     Sevgililer günü geliyo ve onun hakkında yazı yazmamak olmaz. Başlıktan da anlaşılacağı gibi sevgililer gününe verdiğim tepkiyi görüyosunuz. O gün akşama kadar uyumayı planlıyorum. Sevgililer gününün benim için hiç bir anlamı yok... Şaka lan şaka! Var tabi olmaz mı?! Ama bu, o gün akşama kadar uyuyacağım gerçeğini değiştirmez. Niye mi? Sevgilim yok azizim. Bir son dakika golü olmazsa, akşama kadar evdeyim. Zaten hastayım.
     Sevgilim olmadığı için takacağım günlerden biridir kendileri. Özellik annemin, "sevgililer günü geliyo, hala bulamadın bi tane" demesi çok koydu be. Sevgilim olsa, acaba bu kadar takarmıydım bu günü? Ayrıca sevgililerin birbirlerine hediye almak için bu günü beklemeleri çok saçma
     Ha bu arada, sanırım bu günden en karlı çıkanlar çiçekçiler ve hediyelik eşya satanlar oluyor. Peki ya sevgilisine hediye almak için gelip size soranlara ne demeli? Ben her sorana aynı cevabı verdim. Arkadaşlarla oturuyoruz maç izliyoruz. Ben o sırada maça daldım tabi he hü diyerek geçiştiriyorum;
    - Ne alsam ya pff..
    - Ne biliyim yea, çiçek falan al işte.
    - Kolye mi alsam?
    - Olur.
    - Karar veremedim ya! kolye mi diyosun? Altın mı alsam gümüş mü?
    - Altın al.
    - Hmm param yetmezse? Pahalı olur şimdi o ya.
    - Gümüş al o zaman. off ne biliyim (el hareketi) bunu al o zaman.
    - Tamam bi şey demedim ben.
  Uyarıyorum burdan bana "sevgilime ne alıyım?" gibi soruyla gelmeyin. Ayıptır, günahtır. Olan var olmayan var. Sonuç olarak; Sevgililer günü hayal ürünüdür, tek gerçek Adana dürümüdür. Öyle işte...

Yazan: F.D.

Hayvanlar Günü!


Benim hiç sevgilim olmadı,bendim hep sevgili.
Ben severim bu sözü benimsedim ,evet bu cümle tam benim diyorum hatta bunu ben söylemiş olmalıydım ama benden önce demiş birileri.

Neyse işte efendim sevgililer günü de geliyor hani,ama umrumda değil desem yalan olur şimdi.Benim hiç 14 şubatta sevgilim olmadı.Bir gün önceden ayrılmışlığım ve lan keşke bir daha dursam demişliğim vardır.Ben hiç o heyecanı,sevinci yaşayamadım o yüzden merak ediyorum yani,yoksa bana her gün bayram.
Güzin abla gibi herkesin derdine derman bulurken kendime bir çare bulamıyorum,
terzi kendi söküğünü dikemezmiş derler hep,peh o ne biçim terzi yahu.
Herneyse konu bu değildi.

Diyeceğim şu ki ; Sevgililer günü saçma bi olay bence ne yani sadece 1 gününü iyi geçiriyorsun, hediyeler alıyorsun falan filan. Lan sevgilini mutlu etmek istiyorsan hergün yap bunları,özgürlüğüne de müdahele var burda bence, sonuçta o gün sevgilin varsa hediye almaya mecbur hissediyorsun.
Belki ertesi gün alacaksın ,yada daha birkaç gün önce zaten bir hediye almıştın şimdi o aldığın 14 şubatta vermedin diye değersiz mi oldu?

Siz barınaklarda ne kadar hayvan var hiç düşündünüz mü?
O köpekler,kediler ne kötülükler yaşıyor terk ediliyor ,dövülüyor eziyet görüyor ve daha bir sürü şey..
Tabi düşünmezsiniz çünkü sizin sevgilime ne alıcam,acaba sevişir miyiz derdiniz var.
Aslında sadece böyle günlerde bişeylerin hatırlanmasını istemem,sadece o gün bişeyler yapıpta sonra unutulmuş olmasını ..

Bende bir resim var '14 şubatta sevdiklerinizi barınaklara götürün'yazılı.
Buna istinaden yazıyorum,
Ben her zaman köpekleri insanlardan daha çok sevmişimdir,
hatta bir köpeği sevgilime değişebilirim.
Evet o gün bir sevgilim olsaydı onunla gidecektim barınağa,artık yok ama.
Üzüldüm sevdiklerinizi barınaklara götürün diyor ama ben kimi götürcem diye,
sonra içimdeki ses niye üzülüyosun dedi,benim sevgilim zaten köpekler ve bende sevgililerimin yanına tek başıma giderim dedim.
Sevgilim olacak salak adama harcayacağım parayla onlara süt,mama alıp götürücem
ve onlar çok sevinecek 'ay canım ,hı evet güzelmiş ,beğenmez olur muyum hiç ' diyen sahte biri olmayacak karşımda.
Ve hiçbirşey beni bu kadar mutlu etmeyecek..
Onlar sizi terk etmiyor,her koşulda seviyor,tek istedikleri sadece ilgi.
Sizi 3 gün görmeyince oturup ağlayan bir sevgiliniz var mı? Zannetmiyorum.
Genellikle çok sert görünen,görünüşünden korkulan rottweiler*cinsi köpekler sahiplerini birkaç gün görmezlerse ağlıyorlar evet.
Yani iyi düşünün,sevgiliniz bir gün sizi terk edip gidecek ve sizde o köpek*ler gibi ortada kalacaksınız.
Elbette bu tüm sevgililer için geçerli değil ama,belki çok mutlusunuz evet hiç ayrılmazsınız evlenirsiniz beraber ölürsünüz filan.
Neyse ne kadar ifade edebildim,derdimi anlatabildim mi bilemiyorum.
Demek istediğim sevgilinle git barınaklara,yada sevgilin yoksa arkadaşlarınla git.
Onlara götüreceğin sadece bir şişe süt bile çok değerli,hem o mutluluğun tarifi başka hiçbir yerde olamaz.
İmkanın varsa bir tanesini bile olsa oradan kurtar ama sakın onu da aşk hevesinle alıp sıkıldıktan sonra bırakma.*

Biraz aklı olan beni anlayabilmiştir diye umuyorum.
Sevgililer gününüz kutlu olsun,saygılar*


Yazan: NaletOlası

İki kişi olduk!

   Bundan böyle blogda Hatice D.(NaletOlası) ile beraber yazıcaz. Bildiğiniz gibi benim yazılarım hep geyik, hep geyik. Biraz ciddiyete ihtiyaç olduğunu düşündük. Hatice ise bu eksiği giderecek. Böyle işte.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Oha!

      Yaklaşık bir saat kadar önce arkadaş "msn e gelsene" diye bir mesaj atmış. Ben bu mesajı anca gördüm ve yaklaşık 40 dakika sonra falan cevap yazdım "kanka mesajını yeni gördüm, umarım telefonun sessizdedir." Benim korkum, arkadaş yarın erkenden işe gidecek olacağından uyuyodur ve telefon sessizde değilse uyandırmış olacağımı düşünüyorum. Ama yakşık 15 dakika sonra gelen cevap evde yastıkları yumruklamama sebep oldu (gülmekten). "Olum tam da wcdeydim. peder telefon çalıyor diye koşa koşa wcye getirdi onda da benim melodiyi biliyorsun zaten yıkıyor ortalığı tuvaletin içinde ben panik oldum. telefon elimden kaydı wcnin deliğine tam düşerken son anda yakaladım :) ama gece gece bana attığın bir mesajla heycan yaşattığın için sana minnettarım + sayende telefonu temizlemiş oldum :)"
     Ahahahah hala gülüyorum ya. Ben de, beni gece gece yardığın için sana minnetarım sevgili arkadaşım Ali Şengil.

Hmmm..

     Avrupa'nın bir kıta olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama ben küçükken hep bir ülke zannederdim. Sebebi ise eski Türk filmleri. Çünkü, filmlerde hep "Avrupa'ya gidiyorum", "Avrupa'dan yeni döndüm" gibi replikler vardı. Avrupa'nın bir kıta olduğunu öğrendiğimde ise; "Eee o zaman bunlar hangi ülkeye gidiyor?" diye kendi kendime soruyordum. Dizilere yenik düştü artık Yeşilçam filmleri. Önceden neredeyse hergün Show TV'de yayınladırdı. Yayınlasalarda izlesek yine hehe.
     Bu arada anneme sigara içtiğimi söyledim. Ama söylerken geçen diyalog beni benden aldı (Not: kendisi de sigara içiyor):
      - Anne uzun zamandır bi şey söyliycem ama korkuyorum ya.
      - Neymiş? 
      - Hmm... şey... neyse boşver ya...
      - Söylesene be!
      - ....
      - Birini mi hamile bıraktın?
      - Çüş!
      - Ee ne o zaman?
      - Sigara içiyorum diyecektim anne. Oha ya aklına o mu geldi!
      - Bundan mı korkuyodun salak hahaha (o sırada derin bir nefes aldı)
    Ben alacak karşısına, bak sigara şöyle zararlı böyle zararlı rarerö diye nasihat verecek sanıyordum ama korktuğum başıma gelmedi hehe. Az önce de "Her gün bi tabak yoğurt ye. Sigaranın zehrini atıyomuş vücuttan" dedi. Böyle işte.        

6 Ocak 2011 Perşembe

"Face'de video paylaştım, izlesene"

        Bu aralar bu sözü çok duymaya başladım. Herkes daha selam vermeden "Face'de bi video paylaştım çok güzel, izle bak çok güleceksin" diyor.
        Artık öyle ki, uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla görüşüyorum. Normal bir şekilde sohbet ilerlerken, arkadaş kişisi "face'de bi video var adam g..üyle Mozart çalıyor. kesin izle!" diyor. Yahu onca zaman görüşmemişiz, konuşacak o kadar çok şey varken bu ne şimdi? Banane adamın g...ünden. İnsan bi eski günlerden konuşur, ne bileyim havadan sudan konuşur, hiç olmadı dedikodu yapar. Aman ne "face'de video var izlesene". (Şimdi ben bunları söylüyorum ama bütün arkadaşlarım da üstüne alınmasın, cidden konu oradan açılınca videoları tavsiye edenlerde var.)
        Peki ya, "yeni fotoğraf ekledim yorum yazsana" diyenlere ne demeli?       
        Bi ara facebook sayfamı kapatmıştım. Herkes, vay efendim niye kapatıyorsun demişti. İşte bu ve bunun gibi sebepler yüzünden. Facebook'a karşı değilim ama artık bir arkadaşla bir yerlerde oturup iki çift laf edemez hale geldik. Çok yakın arkadaşlar bile doğum günlerini Facebook'tan kutluyor artık. Kimse arkadaşını arayıp da "doğum günün kutlu olsun" demeye tenezzül etmiyor. Korkarım ki, gelecek nesil artık tamamen yalnızlığa mahkum bir hayat yaşayacak.
         Ha en saçması da şu: Facebook'ta hesabı dondururken bir kaç tane profil resimleri gösterip diyor ya; X seni özleyecek, Hede seni özleyecek, Hödö seni özleyecek... Yahu çok özlerse arasın görüşelim, konuşalım. Sadece sanal olan bir dünyadan ayrılınca özlemek nasıl oluyor?
         Dediğim gibi, Facebook'a karşı değilim. Akıllı kullanıldığı zaman gayet amacına uygun bir sitedir. Sonuçta bir bıçağı adam öldürmek için de, ekmek kesmek için de kullanabilirsiniz. Ama sanal dünyaya bu kadar dalıp da, gerçek dünyayı unutmaya karşıyım... Öyle işte.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Can sıkıntısı

       Kesinlikle ama kesinlikle çağımızın hastalığıdır. Herkesten duyarsınız bu sözü "Off canım çok sıkılıyor". "Noldu, neyin var?" sorusuna %90 olarak verilen cevaptır. 
       Ünlü filozof Schopenhaur'un dediğine göre, toplumun içgüdülerine öncülük edermiş. "Can sıkıntısı birbirini pek az seven insanoğlunun, yine de birbirini aramasına yol açar". demiş kendisi.
        Annemin dediğine göre ise; "Hep teknoloji yüzünden". Aslında haklı. İnsanlar sanal dünyaya girince, gerçek dünyayı unutuyor. Sonra da yalnızlığa mahkum oluyor ve canı sıkılıyor. Ama benim kast ettiğim can sıkıntısı böyle değil. Dışarıda çok fazla vakit geçiren biriyim ve bir club'a dahi gidince artık canım sıkılabiliyor. Bu konuyu biraz araştırdım:
        Öncelikle "can sıkıntısı nedir?" 
        Can sıkıntısı (boredom:İng.) isteksizlik, bir şey yapmayı istememek, zevk almamak hali. Yoksa kötü bir olaya veya birisine canım sıkıldı şeklindeki kızgınlığa benzer duygu değil.
        "Bir insanın neden canı sıkılır?"
        Araştırdım ve çok mantıklı bir sebep buldum. İşte:
        İstatistikler, refah seviyesi yüksek kişilerde, psikiyatri hastalarının daha çok olduğunu gösteriyor. Bu kişilerin henüz 18 yaşında olmadan tüm heyecan ve zevkleri hızla tüketen gençlik, bulunduğu hiçbir ortamdan zevk alamaz hale gelebilir. Bunun sonucunda da, ruhsal çöküntüler ve kötü alışkanlıklar olabilir.
        Sanırım benim canımın sıkılmasının sebebi bu. Yeni heyecen ve zevkler bulmam lazım hehe. 
        Ben kendimce bir yöntem buldum. Kitap okumak. Can sıkıntısına birebir. Kesinlikle tavsiye ederim.
        Bu yazıyı yazmamın sebebi de can sıkıntısıdır işte. Böyle yani. Yorumlarınızı beklerim.
       

Yeni yılın ilk yazısı

          Bir yılı daha geride bıraktık. Yeni yıla girdiğimizden beri hiç yazı yazamadım. Sonunda fırsat bulmuşken karalayayım biraz dedim.
         Yılbaşında arkadaşlarla sabaha kadar PES oynadık. (Gerçi alkolün etkisiyle ben pek hatırlamasam da). Pes oynarken yenilince herkes bi bahane bulur. Aklıma geldi ben de yazımı Pes bahaneleri hakkında yazacağım. (Ayıptır söylemesi) PES'de çok iyiyimdir. Arkadaşlar bilir hehe. Benim yüzümden, sigara kullanmayıpta sigara yakan var, sinirlenip kolu yerden yere çarpan var. Bana karşı yenildikten sonra en çok kullanılan bahane "abi nasıl bi şans var sende ya!". Maç 5-0 olmuş şans diyo hala hasbam hehe. Ama en klişe olanı da (eminim herkes bu bahaneyle karşılaşmıştır) "kol bozuktu yeaa", "valla bak tuş basmıyo, bak işte!". Cidden kol bozuksa bile, bu bahaneyi daha önce milyonlarca kişi kullandığı için kimse inanmaz. "tabi tabi bozuktur kesin". Mesela dün oynadığımızda, maç 6-1 üst üste 3 kere penaltı oldu ve arkadaşın tepkileri: "hakem seni tutuyo yeaa". Arkadaş bodoslama cart cart diye dalıyo ve tepki bu. Maç zaten olmuş 9-1. Neyine hakem beni tutsun?. En çok güldüğüm bahane ise şuydu; maç 5-0 bitmiş, yenmişim. Tepki; "tuvaletim vardı, konsantre olamadım yeaa".
          Real Madrid-Barcelona maçı yapılır. 4-0 yenerim Barça'yı; "abi Ronaldo var Kaka var durmuyo adamlar, ben de madrid olsam ben de yenerdim yani". Takımlar değişilir, bu defa ben Barcelona'yım karşıdaki R.Madrid. Maçın skoru; Barça, Madrid'i 5-0 yener.
         - Nolduuuu? Hani yenerdin Madrid'le.
         - Abi hep aynı taktik, Messi'yle sıfıra in orta aç gol. Bi b.. bildiğin yok.
         - Ahahauhauah.
         Ama bana karşı en çok kullanılan bahane, maç olmuştur 7-0 "Çok şanslısın yeaa".  Ayıp be, 7 tane yemişsin şansı mı kalmış bu işin hehe.
          Bayan okurlarım kusura bakmasınlar. Bu yazım onların pek ilgisini çekmeyecek sanırım.
          Böyle yani.